Maskülenite Krizi Gerçek Mi?

YAŞAMIN PRATİK GÜCÜ
By -
2

 Merhaba sevgili Yaşamın Pratik Gücü takipçileri bu makalemde çok önemli bir konu olan ''maskülenlik krizi, erkeklik krizi ve maskülenlik krizi gerçek mi?'' konularını anlatacağım.

(toc) #title=(İçindekiler Listesi)

Son dönemlerin en popüler konularından birisi erkeklerin maskülen özlerini yitirmesi yani 'daha az erkeksi' olmaları tartışmaları gündemde oluyor. Bu açıdan erkekler gerçekten daha az erkek mi? Bunun nedenleri neler? Niye böyle oldu veya bu durum abartılıyor mu yoksa hafife mi alınıyor? Çok fazla spekülasyonun yapıldığı bu alanda ne var ne yok iyi bir bakış açısı gerektiriyor. O yüzden bir ayağı pratik yaşamda bir ayağı akademik alanda olan birisi olarak bu konuyu genişlemesine incelemek istiyorum.

BÜYÜK ANLATILARIN ÖLÜMÜ

Maskülenlik krizine girmeden önce bir ne olup bittiğini anlamamız gerekiyor. Bazen neler olup bittiğini anlamanın en iyi yolu birkaç adım geriye çekilerek uzak bir açıdan tüm resmi değerlendirmektir. Bu noktada bizi erkek doğasının önemli parçalarından birisi karşılamaktadır. Büyük anlatılar artık parçalanmış, güçten düşmüş ve ölmüştür. Günümüz postmodern dünyasında büyük olan her şey paramparça hale getirilmiştir. Bir bütünü parçaladıktan sonra onu tekrar birleştiremezsiniz. Tüm parçaların toplamı bir bütün etmemektedir. Büyük anlatıların ölümü ise temelde din, komünizm, milliyetçilik gibi topluluk odaklı ideolojilerin çöküşüyle alakalıdır. Bu ideolojiler artık toplum yani erkek yaşamında gözden düşmüştür. Dinler uzun zamandır güç kaybediyor ve ondan sonra çıkan komünizm dünyayı kasıp kavurdu ancak tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Büyük bir ateş olarak başlayan milliyetçilik-ırkçılık ise kolay parlayıp kolay sönen bir ideoloji oldu. Bu anlatılar artık büyük bir anlatı değildir, parçalanmışlardır. Bunlar ortadan kalktı demiyorum ancak toplu bir anlatıdan ziyade bireysel birer görüş haline geldiler. Din erkeğin vicdanına, komünizm kalbine ve milliyetçilik ruhuna kalmıştır. Artık erkekler dini yaymak için diğer erkeklerle savaşmaya gitmiyor, komünistler faşistlerle çatışmıyor ve milliyetçiler diğer milletleri yok etmek için uğraşmıyor. Bu açıdan tüm büyük anlatılar ölmüştür.

Peki bunun maskülenlik kriziyle alakası nedir diye soruyorsan olayın derinliğinin farkına varamamışsın demektir. Tarih boyunca erkekler her zaman bir büyük anlatının peşinden gitmiştir. Bu ideolojilerin hepsi büyük anlatılardı. Dinler mutlak kurtuluşu vaat eder, komünizm bu dünyada gerçek cenneti kurmaya çalışır, milliyetçilik ise en üstün toplu yükseliş ideolojisiydi. Büyük ideolojilerin çöküşü artık ''toplu kurtuluş'' fikirlerinin demode olmasına yol açmıştır. Büyük anlatıların olmadığı yerde erkeklerde artan miktarda bir amaçsızlık oluşur. Günümüz erkeklerinde bu durumu görmeniz olasıdır. Çoğu erkek birçok zaman amaçsızlık ve boşluk hissine kapılır. Bu hissi kapatacak büyük anlatılar yoktur, kutsal görevler ve çok büyük amaçlara hizmet eden ufak görevler artık geçerli değildir. Dünya ve hayat çok değişmiştir.

SAVAŞIN CAZİBESİNİ YİTİRMESİ

Tarihe yani erkeklerin ne yapıp ettiğine baktığında göreceğin şey savaştır. Tarih erkeklerin birbirleriyle olan çatışmalarının anlatıldığı bir nottan ibarettir. Tarih boyunca her zaman savaşlar vardı ve savaş normal hayatın bir parçasıydı. Savaşın çatışmalarını herkes hayatında hissediyordu ve savaşlar bir türlü bitmiyordu. Bu da erkekler için her zaman zorluğun yüksek olmasına yol açıyor, erkenden ölmene ve çile çekmene sebep oluyordu. Ne için, kimin için ve niye savaştığının bir önemi yoktu. Savaş hiçbir zaman bitmiyordu ve sürekli yeni erkekler savaşın içine dahil oluyordu. Değerler, liderler ve zaman değişiyordu. Savaşmanın yöntemleri ve amaçları değişiyordu ama savaşmak hiç değişmiyordu. Bu açıdan savaş tek gerçekti. Diğerlerini öldürmek en büyük motivasyondu ve bu sebeple milyonlarca erkek bizzat savaşın içinde öldü.

İkinci dünya savaşı ise bu savaşların zirvesidir. Tüm dünyayı saran bu savaş tutkusu en güçlü ve ölümcül silahlarla donatılmıştı. Ölüm dünyanın her yerinde kol geziyordu ve kitlesel yok oluşlar yaşanıyordu. Savaşın vahşeti artmıştı artık savaş belirli bölgede belirli alanla kısıtlı kalan bir şey değildi. Savaş herkesi etkiliyordu bu açıdan sivil olsun savaştan uzak bölge diye bir şey yoktu. Savaşın ateşi her yeri yakıyordu. Maskülenliğin zirvesi ikinci dünya savaşında kendini hem iyi hem kötü yönüyle gösterdi ondan sonra düşüşe geçti. Erkeklerin yaşamı her zaman savaşla geçiyordu. Savaşın olmadığı dönem yoktu büyüğüyle veya küçüğüyle savaş tek gerçekti. Toplum çiftçi ve asker üretiyordu. Bunun nedeni ise pastanın sabit kaldığı durumda herkes pastadan daha fazla pay almak istiyordu. Daha fazla toprağı ve adamı olan ülkeler güçlüydü. Bu açıdan pastadan fazla pay mı almak istiyorsun? O zaman diğerinin toprağını ve kaynaklarını alacaksın. Bu açıdan da savaş kaçınılmazdı. Sürekli savaşlar patlak veriyordu ve devam ediyordu. Bu normal bir şey haline gelmişti, kimse şaşırmıyordu.

Peki savaş neden cazibesini yitirdi? 

Temelde iki sebebi var;
  • Kapitalizm pastayı büyüttü
  • Nükleer silahlar savaşı imkansız hale getirdi
Kapitalizmin savaşlara yol açtığı iddiası yaygındır ancak tamamen doğru değildir. Savaş hep vardı ve kapitalist düzende de devam etti ancak savaşı azaltan şey kapitalizmdir. Ticaret ve para güveni sever. Savaş ise güveni yok eder, üretimi ve tüketimi azaltır. Savaşın çıkması başlangıçta silah tacirlerine para kazandırır ancak devamı herkese kaybettirir. Ekonomi sadece silah veya ilaçtan ibaret değildir. Diğer tüm sektörler üretici ve tüketiciye ihtiyaç duyar. Bu açıdan üretimin ve tüketimin artması pastayı büyütmüştür. Bugün bir ülkenin diğerini ele geçirmesi için neden yoktur. O ülkeyle ticaret yapmak daha karlıdır çünkü ekonomik model buna göre kurulmuştur. Üretimde ki verimlilik savaşı anlamsızlaştırdı. Artık daha az insan eforuyla daha fazla üretiyorsak dünyada mal bolluğu varsa savaşmak anlamsızdır. Ticaret yapmak ve tüketmek anlamlıdır. Bugün dünyaya fazlasıyla yetecek kadar üretim yapılıyor ki bu üretim tüketimin bile çoğu alanda kat kat üstündedir.

Savaşı bitiren bir diğer etken ise nükleer silahlar oldu. İkinci dünya savaşından sonra ki soğuk savaş döneminde bir sıcak çatışmanın patlamama sebebi nükleer çatışmanın tüm dünyayı yok edeceği gerçeğidir. Savaş artık birisinin kazandığı ve diğerinin kaybettiği bir şeyden ziyade iki tarafında kaybettiği bir şey haline geldi. Amerika ve Sovyet Rusya biliyordu ki nükleer savaşta kazanan olmayacaktı. Nükleer savaştan çok korkuldu ancak gerçekleşmedi. Bu açıdan barışın tesisi temel olarak nükleer silahlarla oldu. Savaşmak artık bireysel beceri, ordu veya diğer şeylerden ziyade devasa bombalar atmak haline geldiğinde bu anlamsızlaştı. O yüzden de dünyada büyük savaşlar yok. Genelde iç savaşlar var ve onlar bile azaldı. Dünya genel olarak daha güvenli bir yer haline geldi. Pek çok ülke büyük gelişmeler gösterdi.

Peki tüm bunlar maskülenlik kriziyle ne alaka diyorsan aslında çok basit. Tarih boyunca maskülenlik = asker olmaktı. Günümüzde sivilleşmeyle birlikte askerlik gözden düştü. 40 yıl önce askerler üniformasını asla çıkarmazdı bu inanılmaz bir güçtü. Günümüzde askerler dışarı çıkarken üniformayı giymiyor bu yasak. Maskülenliğin en büyük etkeni olan askerlik mesleği gözden düştü. Çoğu ülkede asker sayısı çok azaldı çünkü gerek kalmadı. Bu da maskülenliği ciddi oranda düşürdü.

PORNO-MASTÜRBASYON, BİLGİSAYAR OYUNLARI VE SOSYAL MEDYA GEVŞEMEYİ SAĞLIYOR

Maskülenliği azaltan özellikle hem yapıcı hem yıkıcı maskülenlikte azalmaya yol açan bu üç madde çok önemlidir. Maskülenliği azaltan bu etkenlerin ciddi zararı veya faydası olabilir.

Geçmişte erkekler çok gergindi. Ufak şeyler bile ciddi çatışmalara ve cinayetlere yol açabiliyordu. Bunu nesillerden anlamakta mümkündü açıkçası çoğunuzun dedesi kendilerini sinirlendirecek bir olayda diğerini vuracak kadar gözü karadır. Babanız dedenize kıyasla daha çekingen, siz babanıza göre daha ödleksinizdir. Bu bir gerçektir ve nesillerde geriye giderseniz geçmişteki erkeklerin ne kadar sert olduklarını görürsünüz. Siz daha mantıklı veya zeki olabilirsiniz ama onların daha erkeksi olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Geçmişteki gerginlikleri anlamak zor değil çünkü enerji atacak pek bir şey yoktu. Bu açıdan politika, gündem veya çatışmalar yaygındı. Geçmişte mesela sağ-sol çatışmaları niye oldu sanıyorsunuz? Erkekler gergindi ve ideolojileri gözlerini kör ediyordu. Adam ideolojik sebeple kardeşini öldürecek kadar hırslıydı. Futbol maçlarında çoğu zaman birileri sürekli öldürülüyordu. Bu tür yıkıcı maskülenlik baskındı ve çatışmalara yol açıyordu. Erkekler gergin ve bu konularda sertti. Basit şeyler büyük sorunlara yol açıyordu.

Günümüzde ise aslında erkekleri gevşeten çok şey var. Ergenliğe girmiş genç bir erkek gizlice her gün porno izlemeye ve mastürbasyon yapmaya başlıyor. Buna bağımlı. Bu makaleyi okuyan her erkek porno izlemeye 14-15'li yaşlarda başlamıştır. Çoğunuzun sigaraya başlama tarihinden bile erken. Porno ve mastürbasyon sizi kurttan koyuna çeviriyor. Gevşetiyor ve uyutuyor. Bu açıdan çatışmaları azaltan en önemli faktörlerden birisi ama sizi erkek olmaktan da uzaklaştırıyor. Birkaç video izlemenin ve mastürbasyon yapmanın erkeklikle ne alakası var kardeşim diyorsan yanlış düşünüyorsun. Senin deden porno izleyip mastürbasyon mu yapıyordu? İnan geçmiş nesiller bu tür şeylerle uğraşmıyordu. Başkalarının seksini hiç görmediler bile. Sen ise belki şimdiye kadar binlerce porno izledin başka adamların seksine şahit oldun. Bilinçaltına bunları yıllarca pompaladın. Deden bu tür videoları hiç izlemedi, mastürbasyon bile nadir yapmıştır. Ondan öncekilerde bu oranlar daha da düşüyor. Aradaki farkı görüyor musun? Sen kendini gevşetiyorsun ama bir yandan da bitiriyorsun. Onlara göre daha ödlek hale geliyorsun, daha kolay kontrol ediliyorsun. Hakkını savunacak veya alacak enerjin yok.

Gelelim bilgisayar oyunlarına. Bilgisayar oyunu oynayabilmekte yeni bir konsept aslında geçmişi 30 yıllık bir şey. Önce atarilerle başlayan sonra bilgisayar, playstation ve mobil oyunlar gibi şeylerle devam eden bir oyun kültürü var. Açıkçası oyunlar son derece bağımlılık yapıcıdır. Erkekleri direkt kilitler ve beynini ele geçirir. Çoğu ergen erkeği alırsan beyinlerinin bir yarısını porno almış diğer yarısında da bilgisayar oyunları vardır. Bilgisayar oyunları takıntı haline kolayca gelir. Birçok genç erkeğin aşırı fazla oyun oynadığını görürsünüz. Oyunlar haz verir ve keyif aldırır. Erkeği gevşetir ve gerçek dünyadan koparır. Bugün 40 yaşında adamlarda bile bu bağımlılık gözüküyor. Ben oyun oynadığımda rahmetli dedem beni görünce ''bu taş kafalılarda ne böyle napıyorsun evladım sen'' tepkisi verirdi bende küçüktüm oyun oynuyorum dede der geçerdim. Dedem oyunu anlamazdı onun dünyasına tersti ancak bizim için sıradan bir gevşeticiydi. Bu açıdan dünya değişti derede balık tutma veya başka beceriler geliştirmek yerine oyun oynamaya başlamıştık. Neyse oyunlar erkekleri sakinleştirir, gerçekten koparır ve tutsak eder. Gerçek hayatta rekabetçi ve hırslı olmanı engeller. Siyasi haklarını savunmanı veya diğer şeylere odaklanmanı engeller. Apolitik, asosyal ve işlevsiz erkek olmana yol açar. Bilgisayar oyunlarında çok iyi olup yayın veya e-spordan para kazanan oranı %000,1 falandır. Bu açıdan bu oyunlarda iyi olmanın hiçbir getirisi yok götürüsü vardır. Bu açıdan gerçeklikten kopuyor veya kendin kaçıyorsundur. Bu ise seni tecrübesiz bir oğlan çocuğu olarak kalmaya iter. Cesaretin ve özgüvenin kırılır. Gerçekte değil sanal zevklerde yaşarsın.

Sosyal medya ise youtube, instagram, twitter, tiktok vs gibi uygulamalarla senin odağını emer. Bu uygulamaların tümü ücretsizdir çünkü sana reklam dayatırlar. Televizyon bunun eski versiyonuyken artık sosyal medya yeni versiyonudur. Sen bedava kullanarak reklam izlersin, odağın kaybolur ve gevşersin. Can sıkıntını tamamen alır sonsuz içerik içinde kaybolursun. Her şey vardır ve gevşersin. Sanal içerik tüketme bağımlısı olursun ve bir platformdan çıkıp diğerine geçersin. İnstagramını donduran bir arkadaşım vardı instagramda çok zaman kaybettiğini söylerdi ve instagramı dondurup bu sefer günde 10 saat youtube izlemeye başlardı. Sosyal medyada tıpkı porno ve bilgisayar oyunları gibi seni tutsak eder. Odağını, enerjini ve zamanını çalar. Aslında çalmaz sen seve seve verirsin çünkü gerçekten kopmaya başlarsın.

Bu üç etken sizi gevşetiyor ve bu açıdan erkeksiliğinizde ciddi kayıplara yol açıyor. Siyasi hak kovalamak, ideoloji veya diğer şeylerden sizi uzak tutuyor. Daha konforlu yaşıyorsunuz, kafanız rahat ama daha ödleksiniz. Geçmişte bir askerin neden düşman cephesine süngüyle koştuğunu anlayamıyorsunuz çünkü bunu yapacak cesaret yok.

PLASTİK KULLANIMI, KÖTÜ DİYET VE HAREKETSİZLİK

Geçmişteki erkeklerin testosteronu çok daha yüksekti ve bunun bazı sebepleri var. İlk olarak plastik ürünler hayatımızı ele geçirdi ve bunlar testosteronu düşürüyor. Suyu bile plastikten içiyoruz yani kaçış yok. Kısa zamanda nesiller arasında testosteron oranları ciddi şekilde düştü. Vücutlarımız daha az testosteron üretiyor. Bir diğer etken ise kötü diyettir yani fazlaca işlenmiş gıdalar, şeker, yağ ve tuz tüketiminden kaynaklanıyor. Kötü beslenmek vücutta testosteron üretimini azaltıyor. Hareketsiz yaşamlarda bunların üstüne kilo, depresyon, tembellik ve pek çok problemi getiriyor.

Geçmişte diyet çok netti çoğu zaman daha doğal ve basit bir beslenmeden geçiyordu. Dedeniz hamburger yiyerek büyümedi, kola içmedi ve diğer şeylerle işi olmadı. O tür bir restoran dedeniz çoçukken bu ülkede bile yoktu. Bakmayın bazı şeyler çok yenidir yani hayat hep böyle değildi. Bir eliniz telefonda bir eliniz çükünüzde yatıyor olmanız yeni bir durum. 50 yıl önce olmayan şeyler bunlardı. Biz bir geçiş nesliyiz bunu unutmayın. 100 yılda dünya çok değişti ki 100 yıl dediğiniz 4-5 nesil yapar. Bunlar insanlık tarihinde kısa sürelerdir. Diyet değişimi erkekleri bitirdi çünkü kötü beslenme çok probleme yol açıyor. Sağlık sorunları ve obezite bu açıdan dünyada artıyor.

Hareketsizlik ise yeni yaşam tarzıdır. Köyde sabahtan akşama kadar fiziksel olarak çalışıyordun. Şimdi ise yılların okulda oturmak, evde yatmak, dışarıda cafede oturmakla geçiyor. Ayakta durduğundan daha çok götünün üzerine oturuyorsun. Hareketsizlik yeni yaşam tarzıdır ve testosteronu düşürüyor. Geçmişte çok fazla fiziksel iş yapmak erkekleri güçlü tutuyordu. Bakın bu kaslı anlamında demiyorum doğada kas gelişmez ama gücü-direnci artar. Atalarımız sabahtan akşama kadar spor salonuda kas şişiren adamlar değildi. Çoğu cılızdı ve bizden daha kısa boyluydu ama daha güçlülerdi. Hayatları sürekli fiziksel kuvvet etrafında dönüyordu. Bugün kimse senin fiziksel gücüne ihtiyaç duymuyor. Her şeyi makineler hallediyor ve gelecekte robotlarla bu tamamen insanlardan gidecek. Bu açıdan fiziksel emeğin değeri kalmadı. Hareketsizlik yeni iş ve yaşam tarzlarını yarattı. O yüzden çoğu erkek tembelleşti, testosteron düştü ve şişmanladı.

DAHA MI AZ ERKEĞİZ?

Atalarımıza göre daha mı az erkeğiz?

İlla onlar gibi mi olmamız gerekiyor?

Onları sert yapan zorlu koşullar yoksa ne yapacağız?

Daha az erkek olmak kötü mü?

Pek çok soru ortaya çıkıyor ve değerlendirmesi kolay bir konu değil. Geçmişi idealist bir otantiklikle süslemek olası bir durumdur ve hoş gözükür ama gerçeği bulmak daha önemlidir.

Peki daha mı az erkeğiz sorusunun cevabı evettir. Daha güçsüz bilekler, şişman göbekler, yumuşak çüklerle daha az erkeğiz. Bu bir gerçek. Fiziksel güçsüzleşme, kilo alımı, ereksiyon problemleri, psikolojik problemler derken daha az erkeksiniz. Dedenin babası kadar sert bir erkek değilsin olman da kolay değil. Onları sert yapan yaşamı bulman zor. Modern yaşam sertleşmen üzerine değil tüketmen üzerine kurulu. Bu açıdan spor salonuna gitmen, sağlıklı beslenmen, dövüş sporları öğrenmen sana yardımcı olabilir. Ancak savaşı görmüş bir adamın sertliğine seni ulaştıramaz. Dedenin babasının o sert otoritesine seni hiçbir şey ulaştıramaz gibi gözükür. Bambaşka dünyalar bambaşka gerçeklikleri getiriyor.

Geçmişteki erkekler gibi mi olmalıyız? Hem evet hem hayır. Bu soru siyah-beyaz olduğundan cevabı gridir. Çeşitli sorunların varsa çözmek zorundasın. Güçsüz bileğin varsa spora git, göbeğin varsa diyet yap, yumuşak çükün varsa çeşitli takviyeler al, korkaksan cesaretini kazan. Bu tür sorunların çözümleri geleneksel yollarda saklıdır. Günümüz dünyası değiştiğinden çeşitli şeylerde değişmiştir. Bugün gelişim konusunda ki rekabet çoğu şeyden çok daha fazladır. Bu da seni geçmişteki kadar sert değil günümüzde esnek olmaya zorluyor. Kaba saba konuşmak geçmişte normaldi kimse bunu saygısızlık olarak görmezdi mesela ama şimdi kaba saba adamsan işe almazlar. Sertsen insanlar korkuyorsa iş yapamazsın kendi işin bile batar. Bu da seni esnek olmaya iter, kibarlığı şart hale getirir.

Dedelerinin sert olmak gibi bir amacı yoktu. Bugün sen sert olmalıyım gibi amaç koyuyorsun çünkü eskiden bu doğal olarak gelişiyordu. Köyde çalış, savaşta savaş, gece seviş ve zorluklarla yaşa gibi durumlar yok. Bu açıdan hayatlar çok farklı geçmişteki zorlu yaşamı kendine misyon edinemezdi. Teknolojiyi bile reddetmeye giden bir ekstrem görüşe gitmek anlamsız. Hayatın kolay olması kötü değil ama bir BEDELİ var. Daha rahat yaşıyorsun ama kocaman göbeğinle yumuşak bir çükün var. O yüzden modern yaşamda da kendini geliştirmeye çeşitli sorunları çözmeye bakacaksın. Bazı zorlukları kendin yaratacak ve kendini zorlayacaksın. David Goggins gibi psikopatça bir egzersiz yapın demiyorum ama konfor alanından çıkın.

Daha az erkek olmak kötü mü? Evet kötü çünkü çeşitli sorunlar yaşıyorsun. Zayıflamanın pek çok sorunu beraberinde getirdiği gerçeği var. Depresyon, sorunlar, intihar ve güçsüzlükle acı çekiyorsun. O yüzden erkek olmakta daha iyi olmayı hedeflemen gerekiyor. Bu durumun övülecek bir yanı yok bir sorun varsa çözeceksin. Geçmişe göre daha az erkeğiz ve bu yön gittikçe artıyor. Sonraki nesillerde içgüdüsel erkeklik iyice azalabilir. Bahsettiğim gibi biz geçiş nesliyiz ve çoğu şeyi yaşayarak öğreniyoruz kendi hayatlarımızda.

MASKÜLENİTE KRİZİ GERÇEK Mİ?

Evet gerçek.

Erkekler çeşitli psikolojik ve fizyolojik sorunlar yaşıyor.

Bunların çözülmesi gerekiyor.

Bu açıdan mental ve fiziksel gücünü artırman gerekiyor.

Erkeklik açısından işler kötüye gidiyor.

Yeni nesil erkekler kayboluyor.

Rehberleri yok.

Önderleri yok.

Baban işte çalıştığı için seninle zaman geçiremiyor.

Sana bir şeyler öğretemiyor.

Bu durumda seni bitiriyor.

Oysa geçmişte erkekler hep diğer erkeklerden her şeyi öğreniyordu.

Günümüzde genç erkekler kendi başına bırakılıyor.

O kadar çok dikkat dağıtan şey arasında ise kayboluyor.

Erkekler daha fazla okulu bırakıyor.

Daha fazla intihar ediyor.

İncel sayısı artıyor.

Erkekler arasında kronik depresyon artıyor.

Tüm bunlara karşı dikkat edip sorunu çözmelisin.

Başka yolu yok.

Sorunun farkında ol ve çözüme odaklan.

Modern Dünyada Erkek Olmak 2021 yılında kaleme aldığım bu soruna odaklı bir üründür. Bu problemi çözmeye yardımcı olan bir çalışmadır. İlgilenenlere önerilir;
Tags:

Yorum Gönder

2Yorumlar

  1. peki bu farkındalık ile değerli admin sen kendi hayatında ne gibi düzenlemeler yapıyorsun ? bu sorunun çözümünü hayatına nasıl entegre ediyorsun ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllardır bu problemlerin üzerinde çalışıyorum çoğunu kendim için çözdüm bazı şeyler kalmıştır sadece o yüzden uzun zamandır kafam rahat.

      Sil
Yorum Gönder