Şiddet Üzerine

YAŞAMIN PRATİK GÜCÜ
By -
1

 Merhaba sevgili Yaşamın Pratik Gücü takipçileri bu makalemde sizlere ''şiddetin kökeni, amaçları, tarihi etkisi, kendini savunabilmek ve daha pek çok noktadan'' bahsedeceğim.

(toc) #title=(İçindekiler Listesi)

    1. Şiddetin Kökeni

    İnsanlığın yaratılış hikayesi Kabil'in Habil'i öldürmesiyle başlar. İnsanoğlunun ilk çocukları birbirine düşmüş ve şiddet kendini göstermiştir. Tarihteki ilk cinayet olarak temalanan bu hikaye aslında şiddetin erkek doğasının temel dinamiklerinden birisi olduğunu göstermiştir. Bu durum o kadar barizdir ki insanlık tarihi olarak okullarda anlatılan her şey şiddetin en yüce formu olan savaşlarla geçmektedir. O savaşı bu kazandı, o savaşı bu kaybetti, o devlet yıkıldı bu kuruldularla geçen her şey aslında şiddetin formlarının anlatımından ibarettir. Tarih boyunca savaş ve şiddet normal olgular olmuştur. Çoğu zaman bir erkeğin genç yaşta ölüm sebebi savaşlardı.

    Şiddet en yüksek savaş formunu da dünya savaşlarıyla dünyaya göstermiştir. Bu noktadan sonra şiddet o kadar güçlü hale gelmiştir ki insanlık birbirini öldürmek için en üstün silahları geliştirmiştir. Şiddetin kazancının olmadığını gösteren büyük yıkımlardan sonra dünyada savaş miktarı azalmıştır. Şiddet modern zamanlarda artık avantajlı bir şeyden çok kaybet-kaybet durumuna yol açıyor. Bu hem bireyler arasında hem gruplar hem de devletler arasında ciddi bir kazanç sağlamıyor. Bugün Rusya-Ukrayna meseleleri bile şiddetin ne kadar verimsiz olduğunu ortada kazanılan bir şeyin olmadığını gösteriyor.

    Şiddetin kökenine dair antropolojik ve evrimsel kanıtlar pek çok noktada ispatlanmıştır. Erkek anatomisinin şekillenmesinde bile şiddet kabiliyetinin ciddi etkisi olmuştur. Erkek kafatası kalınlığı, yumruk atabilmek için daha gelişmiş bir el tutuşu ve kemik yapısı kendini göstermektedir. Olayın akademik tarafına aşırı girmek istemiyorum antropoloji veya evrimsel psikolojiyle ilgilenenler bu konuda daha detaylı araştırmalar yapabilir.

    2. Şiddetin Tarih Boyunca Ciddi Kazançları Vardı

    Kaynakların kıt ve kısıtlı olduğu bir dünyada çatışmalar kaçınılmazdır. Tarih boyunca olan şeyde tam olarak buydu. Ortada bir pasta varsa ve herkes bundan daha büyük pay almak istiyorsa o zaman çatışmalar ortaya çıkar. Grupların ve devletlerin çatışmasının çoğu zaman sebebi kaynaklardı. Diğerinden alacağın her kaynak sana yarıyorsa bu sefer ödül riske değiyordu. Şiddet oyunu toplamı sıfır olan bir oyundu birisi kazanıyorsa diğeri kaybediyordu. Bu açıdan da efektif ya da çok ciddi kayba yol açıyordu. Değerli kaynakları korumak isteyen her erkek bunlar için ölmeye hazırdı çünkü zaten bunlar olmadıktan sonra yaşamanın da çok bir anlamı kalmıyordu. Kadınını, toprağını ve hayvanlarını kaybettiğinde hayatta kalmanda mümkün değildi. Sana ait her şey senin için kutsaldı çünkü kaybetme şansın yoktu. Bu açıdan savaşlar hep sürdü çünkü diğer grubu alt ettiğinde onların kadınlarını alıyor, topraklarını elde ediyor ve hayvanlarını kendi hayvanlarına katarak zenginleşiyordun. Ayrıca tarihte kölelikte bu açıdan büyük bir fenomendi çünkü kaybedenler bir çeşit köle haline geliyordu. 

    Bireyler arasında da çatışmaların sebepleri genellikle kaynaklara erişimle alakalı oluyordu. Bu açıdan hiçbir şeyi olmayan genç erkeklerin şiddet kanalını kullanarak bir çeşit rekabeti elemesi olağandı. Bireysel şiddet genel olarak daha nadir gözüken bir durumdur ve düzeyi düşüktür. Şiddet daha çok kendisini gruplar halinde gösterir. Bu açıdan gruplar arası çatışmaları günümüzde de çok net görebilirsiniz. Güney Amerika bu şiddet türünün fazla popüler olduğu bir yerdir. Eskiye göre daha az görülüyor ancak kültürlerinde yer edindikçe görülmeye devam edilecektir.



    3. Modern Zamanlarda Şiddet Verimsizdir

    Şiddetin verimsizleşmesi şaşırtıcı bir sonuçtan ziyade olağan bir durumdur. Şiddetin günümüzde bireysel ve grup düzeyinde bir kazancı yoktur. Şiddet uygulayarak diğerini alt ettiğinde net bir ödül kazanamıyorsun. Eskiden bir kişiyi devre dışı bıraktığında ona ait tüm her şey sana geçiyordu ve ortada seni yargılayacak bir devlet (diğer erkekler) yoktu. Bu açıdan şiddet kendi kendini meşru gösterebiliyordu. Günümüzün modern devletleri, adalet sistemi ve polis yapısıyla birlikte şiddet uygulayan herkes cezasını ödüyor. Ayrıca bu konuda çok net bir kamuoyu tepkisi var. İstediğin kadar siyasi güç ve zenginlik elde et şiddet durumlarını meşru gösteremiyorsun. Belki bazı olaylardan paçayı sıyırırsın ancak itibar kaybıyla gelen kamuoyu öfkesi seni törpüleyecektir.

    Bugün benim birisiyle kavga etmekten çıkarım sıfırken ciddi kayıplarım var demektir. İlk olarak husumet  bana enerji, zaman ve efor kaybı oluşturacaktır. Alacağın fiziksel yaralar, psikolojik yıpranma veya ölme ihtimali her zaman bunu anlamsız bir risk olarak göstermektedir. O kişiyi dövmenin sana katkısı olmuyor aksine sicilinin kirlenmesi, yurt dışına çıkma ihtimalini azaltması, iş bulmakta zorluk veya işini kaybederek işsiz kalmak gibi durumlara yol açıyor. Kazancım sıfır olduğu gibi kaybım büyük oluyor ki bu birisini dövdüğün zaman ortaya çıkan sonuçtur, dayak yediğinde bu sefer yine her açıdan kayba uğruyorsun. Kavga o yüzden kaybet-kaybet durumuna yol açıyor. Kendini savunma dışında şiddetin meşru dayanağı olmuyor. İşin içine bıçaklama ve silahlı suçlar dahil olduğunda risk artarken ödül eksilere inmektedir. 

    4. Kapitalizm ve Modernite İnsanlığın Kaderini Değiştirdi

    Şiddetin verimsizleşmesinin basit bir sebebi kaynakların genişletilmesidir. Birbirini öldüren erkekler yerine bir iş kurarak topluma fayda sağlayan erkeklerin bu yöne teşvik edilmesi insanlığın kaderini değiştirdi. Şiddetin gittikçe düşmesi şaşırtıcı değil çünkü pasta büyüyorsa (ekonomik büyüme) herkes kendi işini büyüterek hayattaki fethetme arzusunu farklı alanlarda yansıtıyor. Kapitalizm dünyanın çehresini değiştirdi teknolojinin yaygınlaşması ve hayatın daha iyi hale gelmesi erkekler için farklı şeyleri önemli yaptı. Moderniteyle birlikte insan aklı ve farkındalığının gelişmesi de şiddeti gittikçe verimsiz ve önemsiz bir şey haline getirdi. Günümüzde gelişmiş toplum dediğimiz şey suç oranlarının %1 altında olduğu toplumlar oluyor. Huzur ve güvenlik yani şiddetin yokluğu tercih edilen olağan durum haline gelmiştir. Bu açıdan şiddete harcanan enerji ve odak kendisini çok farklı yönlere çekebilmiştir. Kendini güvende hisseden bireyler farklı şeylerle kolayca ilgilenebiliyor.

    5. Erkek Olarak Şiddet Kapatasitesine Sahip Olmak Önemli

    Günümüzde dünya fazlasıyla güvenli ve rahat bir yer açıkçası. Suç işlenme oranları inanılmaz düşük seviyelerde yani birisini öldürmek veya öldürülmek durumunda kalma yüzdeniz çok düşük düzeylerde. Tabi haberleri izlerseniz milyonlarca insanın olduğu yerde çeşitli suçların olmasını görürsünüz ancak istatistik önemlidir. İstatistiksel açıdan baktığımızda cinayetlerin oranı düşmüş hatta sokak kavgalarının bile nadir olduğunu fark edersiniz. Son 20 yılda bile dünya genelinde şiddetin azaldığını ciddi şekilde görebilirsiniz. En basitinden futbol kavgalarının kanlı bitme oranı bile çok düşük hale gelmiştir.

    Tabi tüm bu modern konfor ve güvenlik hissi seni aşırı rahat hale getirmemeli aksine fazla rahata alışırsan şiddete karşı aşırı savunmasız kalabilirsin. Kendini ve sevdiklerini savunamayacak durumlarda olmak ölümcül sonuçlara yol açabilir. Bu açıdan 'şiddet potansiyeline sahip olmak ve onu kontrol altında tutmak' büyük öneme sahiptir. Gerektiğinde kendini savunabileceksin ve kendini savunduracak aletleri yasal çerçeveler dahilinde bulunduracaksın. Türkiye'de bireysel silahlanmaya izin verilmemesi bir utanç durumudur çünkü bu sıradan vatandaşın kendini en efektif ve illegal şekillere sapmadan savunabilmesini sağlayan bir etkendir. Suçlular zaten illegal bir şekilde bile silahlara erişebiliyorken bu tür engeller normal kişilerin kendini olası durumlarda savunmasını engellemektedir. Şiddet çoğu aman o kadar hızlı gerçekleşir ki o kişiyi polisin koruması mümkün değildir. Çoğu olay birkaç dakika içinde başlayıp bitiyor o yüzden kişinin kendini savunabileceği kanalların devlet eliyle açılması gerekiliyor.

    6. Şiddet Toplumun En Altında Yaygındır

    Toplumun en altı ilkel ve irrasyoneldir bu açıdan şiddetin yaygın olması şaşırtıcı bir durum değildir. Toplumun ortası rasyonelitesi gelişmiş aklı başında insanlardan oluşur ve toplumun üstü ise keyiflerle başarılara dalmış kişilerden oluşur. Genellikle toplumun üstü ve ortasında şiddet pek görülmez çünkü buna ihtiyaç yoktur. Şiddet kaybedecek çok şeyi olan insanların tercih ettiği bir yöntem değildir. Şiddete başvuran kişinin çoğu zaman kaybedecek çok az şeyi vardır. 

    Toplumun en alt grubunda sıkıntılı semt ve mahallelerde şiddet yaygındır. Bu açıdan herkes şiddete karşı hazırlıklıdır ve korku yaygın olduğundan korkan kişiler gittikçe daha çok illegal şekilde kendilerini korumaya çalışır. Şiddet bir kere norm olduğunda zaten ondan kaçış yoktur o yüzden toplumun altında birbirini öldüren çok kişi görürsünüz. Cinayet olaylarının çoğunu incelediğimde ölen kişininde öldürülen kişininde toplumun en alt kademesinden olduğunu görürsünüz. Çoğu zaman bu tür şeylerde çok haber değeri taşımaz ve toplumsal tepki çekmez. Toplumsal tepki alt gruptan birisinin orta veya üst gruptan birisini hedef aldığında ortaya çıkar. Önemsiz birisi gidip bir doktora bıçaklı saldırı gerçekleştirirse toplum buna son derece öfkelenir çünkü toplumun ortası ve üstü değerlidir. Bu açıdan da toplumsal tepki çığ gibi büyür ve toplum bunu affetmez.

    Toplumun en altındaki bir adamın kendini savunmak için pek çok şiddet olayına karışması olası ancak bu sonu gelmeyen bir olaydır. Asıl amaç her zaman en alttan kaçmak olmalıdır çünkü bunun bir sonu olmadığı gibi sürekli kayıplara yol açar. Toplumun en altı cehennemdir ve cehennemden çıkmak için enerjini farklı alanlara yöneltmen gerekiyor. Tabi bunun için belirli bir zeka ve potansiyel gerekiyor yani o yoksa çoğunluğun oradan çıkması zordur. Toplumun altının en büyük özelliği ise herkesin birbiriyle uğraşarak ve şiddet uygulayarak diğerlerini aşağıya çekmesidir. Aile içi şiddet, psikolojik şiddet, taciz, tecavüz, gasp, hırsızlık, yaralama ve cinayet diye gidiyor. Şiddetin her türlü formunu toplumun en altındaki bireylerin birbirlerine uyguladıklarını görebilirsiniz. Bu sorunlar aynı zamanda sosyolojik olduğundan tam çözümü sosyal adalet ve devlet politikalarıyla alakalıdır o noktalara da girmeyeceğim.

    Toplumun ortası geçim sıkıntısı ve gündelik meselelerle çok meşgul olduğundan şiddet eğilimi düşüktür. Toplumun üstü ise keyif ve hazlarla yaşar yani şiddet için bir sebep oluşmaz. Birbirleriyle yumruk yumruğa kavga eden zenginleri pek görmezsiniz ancak varoş bir mahallede her gün bunun olduğunu görürsünüz. 

    7. Olayları Sakinleştirmeyi Bilmek

    Şiddet senaryolarına dair bana çok fazla soru yıllardır geliyor. Bu soruların çoğu saçma sapan oluyor yani gerçekçi senaryolardan ziyade fazla kafada kuran korkak adamların hayalleri oluyor. ''Kız arkadaşınla giderken birisi sana bıçak çekse ne yaparsın?'' ya da ''birisi silah çekse ne yaparsın?'' gibi sorular geliyor. Bu sorular absürt bir noktaya sahip. Şiddet rastgele gerçekleşmez her zaman bir ön sorunları vardır. Türkiye'de çoğu sorun trafikte çıkıyor ya da aile içi miras davalarından çıkıyor. Bunun dışında kişisel anlaşmazlıklar, kız davaları veya borç meselesinden oluyor. Bunların çoğu yine toplumun altında çıkıyor ki ben toplumun altında olmadığım için durup dururken birisinin bana silah çekmesi mümkün değil. Ülkenin her yerinde gezdim ancak bu tür senaryolara gerçekte şahit olmadım. Gasp edileceğin sıkıntılı yerlere gitmek içinde bir sebep yok zaten.

    Ancak benim kullandığım önemli bir içgüdüsel tepki sakinliktir. Çoğu olayı sakinleştirebilmek sorunları çözmeni sağlıyor. Bu sayede başın belaya girmiyor veya belayı çekmiyorsun. ilk olarak şunu söyleyeyim bu hayatta korkak olmayacaksın eğer korkuyorsan belayı sürekli üzerine çekersin. Diğerleri senin zayıflığının kokusunu alarak üzerine gelirler özellikle de ilkel erkekler bu kokuyu çok hızlı alırlar. Sen korkuyor ve çekiniyorsan başına belanın gelme ihtimali çok yaygındır. O yüzden cesaretli ve özgüvenliysen belanın seni bulmadığına şahit olursun. Sokaklarda çok gezen bir adamım ve herhangi bir belayla karşılaşmadım ancak korkak olanların belayı çektiğine çok şahit oldum. Bu içgüdüsel durumu iyi anlamak gerekiyor ne kadar çok korkarsan o kadar bela çekersin. 

    Sakinleştirebilmek ise tepkinin sakinliğiyle alakalıdır. Olası bir olayda sakin kalabilmen ve durumu sakinleştirebilmen büyük öneme sahiptir. Bir trafik kazasında veya bir olayda diğerlerini sakinleştirmen gerekiyor aşırı tepki vermek ateşe benzin dökmek gibidir çünkü basit olayı büyütürsen o an gözünde büyür. Olay kavgaya ve ciddi şiddete yol açar orada birisini bıçaklaman ya da bıçaklanman olası hale gelir. Birisini yok yere öldürürsen hayatının en güzel 20 yılını yok edersin ve boş sebepten ölürsen (bok yoluna gidersen) o zaman tüm hayatın ziyan olmuş olur. Akıllı olmak gerekiyor çoğu durumu sakinleştirdiğinde olay basitçe dağılıyor orta yollar bulunuyor. Sakince, özgüvenli ve net konuşmalısın. Soruna değil çözüme odaklanmalısın ve olayı basitleştirmelisin. Hayatın içinde anlaşmazlıklar, kazalar ve sorunlar hep oluyor. Bu açıdan kendime hep profesyonel problem çözücü diyorum çünkü hayatım sorunları çözmekle geçti. Bu ise anlaşmazlığı kolayca çözmemi sağlıyor. Gecenin köründe önümü 7-8 kişi kesip sigara veya para istemişti hiç paniklemedim çocuklarla göz teması kurdum sigara içmiyorum param yok iyi geceler diyerek sakince yoluma devam ettim. Benim korkmadığımı ve olayı normal şekilde sakince karşıladığımı gören elemanlar hiçbir şey yapmadan başkasına gittiler. Orada korksaydım ve onlar bu korkuyu hissetseydi büyük ihtimalle cüzdanı vermek zorunda kalacaktım. Benim için en önemli deneyimler ilkel erkeklerin karizmadan ve cesaretten fazla etkilendikleri kolay biat ettikleridir. Bu açıdan karizmayı sağlıyorsan kolayca ''Abi'' konumuna ulaşıyorsun yani seni bir tehdit olarak görmüyorlar. Ayrıca bu alt grubun fazla korkak olduğunu ve onları fazla korkutursan sana saldıracakları anlamına geliyor. Çoğu fiziksel ve mental olarak zayıf olan bu erkekler korkaklar o yüzden tek bir kişi olarak değil grup olarak geziyorlar. Ayrıca bu kişileri görmezden gelmek en etkili yöntemlerden birisidir çünkü göz teması kurmaz ve umursamazsan seninle bir işleri olmuyor. 

    Bir sorun yaşarsan yani işler kavga noktasına geldiğinde blöflerini ve durumları iyi değerlendirmen gerekiyor. Bir grupla baş etmek tek başına kolay bir şey değil ve grup çatışmalarına girmek anlamlı olmayabilir. Kendini savunman gerektiğinde ve canın söz konusuysa her türlü şeyi kullanmalısın ama kendini bu durumlara düşürmemelisin. Fazla sıkıntılı semtlerden kendini kurtarmak ve belirli saatlerde belirli yerlerde olmamak gerekiyor. Her zaman akıllıca hareket etmek gerekiyor çünkü ilkel olanların kaybedecek bir şeyi yok yani 10 tanesinin canı bir sen etmez. Adamlar zaten hayatın her alanında kaybettikleri için 10 kişi ölüp senin de ölmene razı olacak kadar aşağı durumdalar. O yüzden toplumun altındaki erkeklerle boş bir ego-gurur çatışmasına girmeye gerek yok. Sende toplumun en altındaysan o zaman çatışmalar kaçınılmaz olacak bu ise benim ilgi alanıma girmiyor.

    Yorum Gönder

    1Yorumlar

    1. hocam gerçektende toplumun en alt tabakası çok kötü durumda mental olarak, son paragraf çok ilgimi çekti açıkcası nasıl bir aşağılık kompleksleri varsa artık bilemiyorum. zamanlarını kullanmayı bilmiyorlar, ellerine geçen az bi parayı nasıl büyütecekleri hakkında haberleri yok. gerçektende tam bir kaybedenler. iyi bir makale olmuş hocam, ellerine sağlık, seviliyorsun <3

      YanıtlaSil
    Yorum Gönder